tag:blogger.com,1999:blog-18142644589033707432024-03-18T23:16:29.998-04:00DENİZ'İN WASHINGTON GÜNLÜĞÜDENİZ ARSLANUnknownnoreply@blogger.comBlogger48125tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-38580948781888946572012-08-05T09:02:00.002-04:002012-08-05T09:02:42.859-04:00Deniz'in günlüğü yeni adreste!Deniz'in değişik ülkelerdeki maceralarını takip edenlerdenseniz, Perth günlüğüme de bekliyorum.
Batı Avustralya'da Perth kentine taşındığımızdan beri yeni blog adresim şudur:
www.denizinperthgunlugu.blogspot.com.auUnknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-69529440870149512782011-10-17T10:55:00.000-04:002011-10-17T10:55:08.371-04:00Battaniyeleri hazırlayın zavallı kuzey yarımküreliler’Dün gece rüyamda…’’ diye birisi başlarsa konuşmaya, az içiniz sıkılarak, ‘’ay şimdi saçma sapan birşeyler dinleyeceğim, bari dinliyormuş gibi yapayım’’ düşünme balonuyla karşılık verebilirsiniz. O yüzden yazılı olarak anlatıyorum burada, ki sonra yazılı yapılacak. Dikkatinizi verin.
Rüyamda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül basın toplantısı yapacakmış. Washington’da. Herzamanki otel lobilerindeyim, Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-53324577878969697482011-10-12T18:36:00.000-04:002011-10-12T18:36:37.240-04:00Tek gözkapaa düşmüş meditasyonŞimdi bakmayın siz, ''Deniz'in Washington Günlüğü'' diye yazdığına. Aslında ben Avustralya'dayım. Birbuçuk yıllık başarısız Türkiye'ye yerleşme çabalarından sonra, Dan'in memlekete taşındık. Benim bi Ankara günlüğüm de vardı ama onu ben de unutayım, siz de. Hiç lazım değil. ;)
Şimdi Deniz'in Melbourne günlüğü diye blog açsam, daha nerde yaşayacağımız belli değil, olur da Sydney'e taşınırsak Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-30759106580892261482010-07-11T02:18:00.000-04:002010-07-11T02:18:57.044-04:00Ankaralı Deniz
Üçbuçuk aydır Ankara'da yaşıyorum. Washington'dan sonra büyük bir değişim ama giderek daha çok Ankaralıyım. Ajansta geçen gün, ''Amerika'yı özlüyor musun?'' diye sordular. ''Tabii özlüyorum'' dedim. 11 yıl evim olan bir kenti bıraktım. Çok sevdiğim mavi su bardaklarımla beraber bir ton eşyamı bırakmak zorunda kaldım. Bardak dedim de, meğer ben de eşyalara bağlıymışım. Şu su bardağı meselesi, Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-57910377076485713552010-03-26T20:11:00.000-04:002010-03-26T20:11:15.307-04:00Fakirim ben...
Özgür Abim bir haftadır Daniel ile bana Ankara'da tur attırıyor. 11 yıl Washington'da yaşamanın bedelini ödüyorum. Ben artık bu ülkede turist olmuşum. Paradan anlamıyorum bir kere. Zaten sıfırların atılmasını anlamış değildim, şimdi hala dilimde milyonlar. Daniel, ''ne diyorsun? Ne 100 milyon lirası?'' diye saf saf soruyor. Bir de TL yerine, ''şu fırın şu kadar dolar ediyor'' diye konuştuğum Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-69155882465762456532010-03-14T03:35:00.000-04:002010-03-14T03:35:20.205-04:00''Washington'a veda'' veya ''Mutfak evin kalbiymiş, anladım''
Daniel, mutfak dolaplarının tepesine uzanıp, fırında kullandığımız iki beyaz kap ve bir cam kabı indirip, ''bunları da atıyorum'' dedi. O pyrex kaba bakarken bakarken, 5 aylık Timuçin kucağımda otururken, birden gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Arkasından dudağım sarktı ve küçük çocuklar gibi sesli sesli ağladım. İşte o zaman, yaşadığımız mekanın kalbinin mutfak olduğunu anladım.
Bir Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-68870399556400704342010-02-05T17:45:00.000-05:002010-02-05T17:45:08.304-05:00Sürpriz sonlu kar yazısı
Şimdi dışarda lapa lapa kar yağıyor. Bu sabah başladı. Bütün haftasonu yağacakmış. Kar fırtınası diyorlar. Görülmemiş çoklukta yağacakmış, her yeri kar basacakmış. Kürekler tükendi mağazalarda. Washington ve civar eyaletlerinde kürek yok! Evinizin önündeki karı küreyeceksiniz ya, işte ondan lazım. Komşudan almak olmaz burada, çünkü yan komşunun kapısını çalın bakın ne oluyor. O kapının açılması,Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-91273574060354479722010-02-01T01:51:00.001-05:002010-02-01T02:18:13.420-05:00Hanım kızım kim senin pençelerini söktü?
Bir kitap okuyorum. Uzun zamandır okuduğum en iyi kitap. Çiğdem tavsiye etti. İçinde masallar var. Masalların yorumları ise kadınların hem yüzeyde gördüğümüz hem de görünmeyen yüzüne, o herşeyin içinden çıktığı, herşeyin beslendiği büyük sessiz boşluğa işaret ediyor. Kitaptan bazı şeyleri anneme de anlatırken ve bir yandan da google'dan ''acaba Türkçeye çevrilmiş mi?'' diye bakarken, gördümki Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-43295957153699719412010-01-18T17:54:00.007-05:002010-01-18T18:00:47.120-05:00''Büyüyünce püsküllü prenses olmak istiyorum'' **Özgür abinin ilkokuldaki sınıf arkadaşından alıntıAmerika'da, herşeyde olduğu gibi, hamilelik ve anneliğin de bir suyunu çıkarma durumu var. İkisi de çok güzel, çok kutsal ama bugünün Amerikasında kızlar, süper anne, süper kariyer kadını olmak üzere programlanıyor. Ondan sonra da neresinden toparlarsan toparla, ne kadar erken kalkarsan kalk, bir yeri eksik kalan hayatlarında neden mutlu Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-57468256622125206002009-12-27T23:51:00.002-05:002009-12-27T23:53:27.299-05:00Öyle yazıWashington'a on yıllardır görülmemiş bir karın yağdığı haftasonundan, kar fırtınasının başlamasından iki gün önce, ailecek yürüyüşe çıktık. Güneş var ama kış güneşi. Sadece daha az üşüyorsunuz. Elektronik aletlerin satıldığı Best Buy'a gitmek niyetindeyiz. O kadar az sokağa çıkabiliyoruz ki bebek doğduğundan beri. Şikayetçi de değiliz ama şu gerçeği tespit etmemek imkansız: Hayatımız toptan Unknownnoreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-78586096943077639862009-12-01T03:50:00.001-05:002009-12-01T03:54:43.746-05:00sosyete mahallesinde (bizim maalle) vakit geçirmekPazar günü Daniel'a, ''Yelda ile bizim maallede kahve içmeye çıkıyorum'' diyip evden bir çıktım, çıkış o çıkış. Saatlerce sokakta gezdim. Bebek bakıcılığı Daniel'a kaldı. Üstüne bi de kahve bile içmedim. Neler yaptım anlatiyim.Yelda'dan önce bir mesaj geldi telefonuma, ''Mac'de buluşalım''. Benden yanıt şöyle oldu: ''Mac nedir?''. Bu arada Daniel'a sordum, o da ''Mc Donalds mı acaba?'' dedi. İyi Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-85787710643860760712009-11-19T13:24:00.001-05:002009-11-19T13:25:58.905-05:00Çok çok enteresan bir yazı''Yazarken önce başlığını atmalısın. Herşey orada başlar'' demişti bir yazar tanıdığım. Zaman içinde her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyişi olduğunu öğrendim. Önce başlıkla başlayamam. Haber veya düz yazı, her ne olursa olsun, yazı kendi kendini yazar. Baştan bir şeyi kurgulayıp yazmak, hiç bana uymaz. Ama bu kez yazıya başlıkla başladım. Bunu yaparken de kötü bir niyetim vardı. Başlıkta ''lohusalık Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-66216103307996014992009-10-28T13:55:00.002-04:002009-10-28T14:04:31.537-04:00Shit matters or Shitty matters**Bok önemlidir veya boklu meselelerAnnemle aramızda günlük Transatlantik konuşmalar, mesajlaşmalar geçiyor: Annem: ''Timuçin bugün kakasını yaptı mı?''Ben: ''Yaptı''.Annem: ''Ne renkti?''Ben: ''Sarı''Annem: ''Ha iyi''.Ben: ''Sana postayla örnek göndermemi ister misin?''Annem: -kısa bir sessizlik ve söyleneni duymazdan gelmenin ardından-...''Rahat yapabildi mi bari?''Annem, anneanne oldu tabii. Unknownnoreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-33728214031336459152009-10-11T02:45:00.003-04:002009-10-11T02:59:33.974-04:00Annelik gizli klübünün üyeleriBen de sonunda, ''o kadar da gizli olmayan bir gizli klübün'' üyesi oluyorum. Daha önce hiç bilmediğiniz bir alana ayak basarsınız ya, hani ayağınızın altından halıyı çekiyorlarmış gibi. ''Ulan ne halt yiyeceğim burada?'' dersiniz. İşte hamilelikle başlayan ve birkaç gün içinde hayırlısıyla ayak basacağım annelik böyle birşey galiba. Geçenlerde Reyhan'ın tespit ettiği ve benimle paylaştığı gibi, Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-20703358509355558522009-10-04T09:27:00.002-04:002009-10-04T09:32:53.092-04:00Müzik, hayat, ölüm, biraz da Zen''Joy Division'' adlı İngiliz punk-rock grubunu bilirsiniz. İkinci Dünya Savaşı'nda bir Nazi toplama kampı genelevinden alıyor adını. Solisti Ian Curtis'in 23 yaşında intihar etmesinden sonra grup üyeleri ''New Order'' adıyla devam etmiş ve Joy Division'dan bile daha büyük ün yapmıştır. Zaman zaman arkadaşlarımdan, The Clash ve New Order gibi grupları hala büyük bir keyifle dinliyorum diye, 1980'Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-4817100513876138442009-09-06T20:08:00.003-04:002009-09-07T08:48:35.308-04:00Washington'da hamile bir gazeteci: Ben kendim!Son haddindeki hamilelik hormonlarının etkisi altında yazılmış bir yazıBu yazıyı şimdi, ne zor koşullarda yazıyorum bir bilseniz sevgili okurcularım. Sizin için (onbeş midir sayınız yirmi midir bilemiycem sayı mühim değil, önemli olan kalite) her sıkıntıya katlanırım. Yataktayım, ha doğurdum doğuracağım. Bir baktım, bir aydan fazla olmuş son yazıyı yazalı. Bebek geldikten sonra kimbilir bir daha Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-40826468524455496102009-07-25T21:00:00.005-04:002009-07-26T14:12:31.833-04:00TemujinBugünlerde Cengiz Han ile ilgili bir kitap okuyorum. Geçen yıl, Bethesda'daki daha çok ''sanat filmleri'' (ne demekse) ve yabancı filmlerin oynadığı Landmark sinemasında ''Temujin'' adlı bir film izlemiştik Daniel ile. Neredeyse piyasadan kalkmak üzereydi ama yetiştik. Daniel ile ortak yanımız, ikimizin de martial arts yani savaş sanatlarına ilgi duymamız, kahramanlık, yiğitlik hikayelerini Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-68407564440250462882009-07-06T16:31:00.002-04:002009-07-06T16:34:19.780-04:00''It's just so darn fun'' ** Kate from ”Jon and Kate plus 8” Başak’tan bir mesaj aldım, ”blogunu okuyorum, daha sık yaz” demiş. İlke de, ”uzun zamandır yazmadın, iyi misin?” diye sormuş. Annem, ”her gün açıyorum, bakıyorum yazmamışsın” dedi. Başak’ın mesajını okuduktan sonra, oturdum bu yazıyı yazdım. ”Bir kitap okudum hayatım değişti” diye başlıyordu Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ı sanırım. Ben de, ”Kendini Değiştiren Beyin” Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-29635812945161966482009-06-12T11:48:00.002-04:002009-06-12T11:51:48.754-04:00Traysaykıl**Tricycle: Üç tekerlekli bisikletBu sabah, üç tekerlekli bisiklet alma fikrini Daniel'a açtım. ''I will not endorse your tricycle idea'' dedi gülerek. Yani, ''üç tekerlekli bisiklet alma fikrini onaylayamayacağım''. Üstelik benim ''traysaykıl'' diye telaffuz etmemle dalga da geçti komik bir şekilde, ''ne zaman istersen baysaykıl (bisiklet) almana destek olurum, ama traysaykıla hayır diyorum''. Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-52107995553512633352009-06-09T22:19:00.000-04:002009-06-09T22:21:08.105-04:00Yarı ciddi bir yazıGüveniniz kötüye kullanıldığında el altında bulundurulacak düşüncelerGüvenin kötüye kullanılması çok acı bir deneyim. Her tür ilişkide ortaya çıkabilir. Mesela eşiniz sizi terk etmiştir, mesela çocuklarınız sizi yanlış anlayıp sırtını çevirmiştir, yetiştirdiğiniz bir çalışan ona güveninizi boşa çıkarıp başka işe geçmiştir, patronunuz şirkete sadakatinizi takdir etmemiş, bütçe kesintisi diye ilk Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-67596041545305765432009-05-29T23:01:00.002-04:002009-05-29T23:08:21.584-04:00Dostum bir ağaç, bir kedi ve bir adamGidenlerin ardından yazılmış bir yazıÖnce ağacım gitti. Bir gün eve geldiğimde Daniel, ”şu anda bu evde bir şey farklı, görüyor musun?” diye sordu. Sesinden tatsız bir şeyi öğrenmek üzere olduğum mesajını almıştım. Evin içinde etrafa bakıyordum, anlamadım. ”Balkon tarafında” der demez, korkuyla içim burkulurken ağaçtan bahsettiğini anladım. Kuşların yuva yaptığı, sincapların tırmandığı ve iki Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-64548587787766317362009-05-27T12:04:00.002-04:002009-05-27T12:06:18.867-04:00''Biz Bekliyoruz''**İngilizce’den Türk usulü çevirisiyle: ”We are expecting”Amerikalılar’ın dili kullanımına şaşmamak elde değil. ”Biz bekliyoruz” ne demek mesela? Türkçe söyleyince anlaşılmıyor. ”Neyi bekliyosunuz? Godot’yu mu?”. Arkasından şunu da sormak mümkün: ”Kaç kişi bekliyorsunuz?”. Halbuki İngilizce söyleyince hemen anlıyoruz ne beklendiğini. Nedir İngilizcesi: ”We are expecting!”. Ne anlama geliyor bu? Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-35320987195418147692009-05-23T14:27:00.000-04:002009-05-23T14:28:26.702-04:00Sıııtar Tiiireeeek Sıııtaaar Tiiireeek Naapııyooosuuun Banaaa SöyleeeDikkat Dikkat: Star Trek (Uzay Yolu) filmini daha görmemiş olup da görmeyi planlayan ve okudukları bir yazıda filmde neler olup bittiğiyle ilgili bilgilerle karşılaşınca suratı mosmor olup bozulan okurcular, önce filmi izlesin ondan sonra aşağıdaki yazıyı okusun diyorum. ”Yok bana bişey olmaz, ben Türküm” diyenler devam etsin, okusun. Benden söylemesi. Cuma gecesi Daniel ile meşhur Star Trek (Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-8951419084626338882009-04-29T08:35:00.001-04:002009-04-29T08:36:50.965-04:00Meditasyona GelBu sabah 5′te uyandım. Daniel uykusunda konuşuyordu. Gök gürültüsü gibi bir kahkaha attı. Uyandıran da bu oldu beni. Bazen onun uykusunda konuştuğunu farketmeyip, ”ne dedin?” diye soruyorum, ne dediyse bir daha tekrarlıyor. ”Ne dedin?” diye sorduğumda, şöyle bir yanıt alıyorum mesela, ”(bu etlerden çok güzel barbekü olur) dedim”. Bu arada uyumaya da devam ediyor tabii. Geçenlerde, yine uyuduğunu Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1814264458903370743.post-16868242367533741462009-04-18T22:09:00.002-04:002009-04-18T22:10:43.432-04:00O gazeteci benim'’O gazeteci benim!’’ Amerika’nın ilk siyahi başkanı, pek sayın Obama’nın ilk denizaşırı ziyaretine eşlik eden. Hani 164 tane daha gazeteci vardı ama onları boşverin. Onlar, ‘’bir tek bendim, Obamayla ikimiz, Prezidan’ın uçağıyla gezdik’’ diye kendi gazete ve televizyonlarından hava atarken iyiydi. Amerikalı bir kadın gazeteci, ‘’senden kaptım muhtemelen!’’ dedi bana, gezinin Prag ayağında. Unknownnoreply@blogger.com0